22 Ağustos 2009 Cumartesi

pet şişeden su içip diş fırçalayana gay denir

Evet... "all the beutiful women are married all the handsome men are gay" tezi doğruymuş.
O zaman ya ben çirkinim (halen evli değilim) ya da all handsome men are gay olduğu için.... e ben dünyalar güzeli olduğuma göre....

Herkesin bi hallere girdiği, lubunyalaştığı bi çağda olduğumuz kesin.Ben önce cep telefonlarından şüphelenmiştim. Zira kafamızı mikro dalga fırına sokmuş gibi oluyormuşuz ya telefonla konuşunca,ya da tepemize dikilen istasyonlardan.

İngiliz toksik kimyasal eksperi Dr Gwynne Lyons günlük hayatta kullandığımız esşya ve ürünlerin içindeki kimyasalların feminenleşmeye yol açtığını idda ediyormuş.Tabii bu sadece insanlar için değil tüm memeli hayvanlar ve omurgalılar için de geçerliymiş.
Bu kimyasallar erkeklik hormonuna zarar veriyormuş. Bu kimyasallar ENDOKRİN BOZUCU olarak nitlendiriliyormuş. Son 50 senede 100.000den fazla yeni kimyasal üretilmiş ve günlük hayatımıza girmeyi başarmış.

Bu endokrin bozuculara ilk kez 1988 de yapılan ir araştırmada rastlanmış. Mumya yapımında kullanılan krem bu araştırmanın ilk bulunan maddesiymiş. cenaze işlerinde çalışan kişilerin testislerinde küçülme, sakal büyümesinde yavaşlama gibi şikayetleri ile başlamış.

1997'de Birleşmiş Milletler Çevre Kalkınma toplantısında insan vucüdunda ölçülebilen 500 kimyasal maddenin taşındığı ortaya konmuş. İnsan doğasında olmayan bu maddeler ana rahminde yeni nesillere geçmeye başlıyormuş. Bu maddeler en başta PLASTİKte bulunan kimyasallarda var.

Sonuçta bir telefonla kapınıza kadar getirilen su, içinde bulunduğu damacana nedeni ile her su içtiğnizde sizin ve gelecek nesillerin testislerinin küçülmesine, sperm sayısının azılmasına, üreme sorunları ve hastalıklara yol açıyor.

Tabii bu etki kadından da çocuğa geçiyor. Endokrin bozuculara maruz kalan kadınların erkek çocuklarının penisleri de normalden kısa oluyor. Normal??? Kime ve neye göre? Bilemiyorum ama 1950 ve sonraki nesillere sesleniyorum. Penisiniz küçükse bu annenizin su içtiği plastik şişeler, yıkamadan yediği meyve ve sebzelerden geçen tarım ilaçları, kullandığı krem ve diğer kozmetikler ve mıncıkladığı elektronik eşyalardan kaynaklanıyor... Artık nedenini biliyorsunuz. Gidin annenize çemkirin!!! Çeşme suyundan dizanteri kapmak yerine pet şişeden içerek penisinizi riske atmaya hakkı var mıydı???

kaldı ki siz de bunu genetik olarak yeni nesillere aktaracaksınız!!!! Araştırmada benim en çok ilgimi çeken New York Rochester University'ninki oldu. Anne karnında yüksek oranda endokrin bozucuya maruz kalan erkek çocuklarının anüs ile genital bölge aralığının normalden daha kısa olduğu tespit edilmiş............ Bu durum da feminenleşmenin ilk göstergesiymiş..

Metroseksüel olacağım diye kremleri sürün, parfümleri sıkın, dişleri fırçalayıp elleri antibakteriyel sabunla yıkadınız, lensleri takıp pet şişelerden suları içtiniz.... Noldu şimdi? Metroseksüellik baki kaldı ama gay olmadınız mı? Zamanında büyükleri dinlemek lazımdı. Erkek adam parfüm sürmez süslenmez ulan dediler de köylü dedik sığ dedik. meğer erkek dediğin iğrenç kokularını bastırmaya çalıştıkça kadınlaşan bi organizmaymış..

bırakınız koksunlar, bırakınız kıllı dolansınlar. Pipileri mi küçülsün daha mı iyi ya???????

Peki o zaman: tüm erkekler feminenleşirse herkes lezbiyen mi olacak? Feminen erkeklerin de bir şekilde aktif olanlara ihtiyacı yok mu? Sonsuza kadar kadın kadına mı devam edecek bu?????

Soyumuz tükenme riski altında mıydı yoksa?

Zaten Kanada, Rusya ve İtalya da doğan kız bebek sayısı erkeklerin 2 misliden fazlaymış. Yine Kanada'da Ontario gölündeki levreklerin %83ü çift cinsiyetliymiş..Kanada'daki katil balinalar üreme kabiliyetlerini yitirmek üzereymiş.

kanada da ilginç ülkeymiş yahu... Bana genelde uzakdoğulu erkekler çok feminen gelirdi. Kanada^ya göçmeden önce düşünün derim. Belki bu nedenle göçmen alıyorlar. Memlekette insan hayvan feminenleşmeyen kalmamış.

Hayvanlar üzerinde de etkiler vahim. Ne olursa olsun erkek olmak zor iş. Penisinin boyu, sperminin sayısı, anüsünün genital bölgeye olan mesafesi, sakalının uzaması oooooooooooooooof
Bunlar buz dağının görünmeyen kısmı.. Daha görünenler var. Göbeğin çıktı, saçın döküldü, boyun kısa, sertleşme sorunun var, erken boşaldın.........................

Kadın olmak o kadar güzel, etkili ve sorunsuz ki, yüzyıllardır sindirilmeye çalışılıyoruz.

Halelujah o zaman. yaşasın bozulmayan ve hatta en ufak bir bozulma tehdidi altında olmayan kadın horrmonlarımıza kaldırıyorum pet şişeden su ile doldurduğum kadehimi.

sonra da yüz yıkama jeli ile yüzümü yıkar, domatesleri yıkamadan yerim.

All handsome men are married ama endişeye mahal yok. hepsinin penisi küçük ve anüslerine yakın!

ben iyisi mi kendimi hayır işlerine falan verim. Gerginlik olmasın!(sexual tension)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Basıcam istifamı Vol:37.865


Basıcam istifayı şerefsizim. Ne bu a.q sabah 8- akşam 9 çalışıp bir gecede harcanası bi para kazanmak. Bir akşam yemeğinin 400Euro olduğu bir şehirde bu maaşa çalışılır mı? gerçi hiçbi maaşa çalışılmaz. Maaş dediğin alındığı gün bitesi- bitirilesi bişeydir. Maaş bizi daha da mutsuz etmek için yatarılmıştır. Zinhar şeytan icadıdır. Kulluk sistemine geri dönülmeli, hatta kölelik olmalıdır. İnsan beklentileri yükseldikçe mutluluk imkansızdır. Servet düşmanı olup çıkılsın....Madem bende yok, kimsede olmasın.Olanın da canı çıksın.

Konu neydi? İstifayı basmak.
Herşey çok güzel başlamıştı oysa...Hayır güzel değildi ama kendimi kandırabiliyordum o aşamada. "ekonomik keriz var, bulduğunu ye" felsefesi hakimdi. "Evde durmaktan iyidir, oturduğun yerde kim veriyor o parayı sana" idi...

Sabah 8- aksam 9 fazla mesai bir yana öğle yemeği arası yok hadi var diyelim yemek yiyecek para mı vardı? Olsundu. Şükretmek lazımdı. Millet o parayla ev geçindiriyordu. Bu "şükret" fakirin ekmeği benim mideme oturdu artık. Hem ben ekmek bulamamak ve pasta yemek taraftarıydım.

İçimde var olan Marie Antoinette'nin (bakınız bölünerek çoğalan karakterlerimden biridir) kendisini bir anda belediye (iett ve halk otobüsü diye kategorize edilir) otobüsünde bulunca yaşadığı travmanın tarifi mümkün değil....

Normal ama bu da can yani. Bir gün jet-set sosyete ile aynı atmosferde ve hatta kendilerinin bir haftada öğüttükleri gıdaları 1 saatte 50kiloluk bünyeme sığdırtıktan sonraki gün öğlen yemeğinde simit kemirmem akli melekelerimde tarifi güç ve onarılması imkansız yaralar açmış beni türlü bunalımlara gark etmişti.


Bu benimkisi bilinçlice bilinçszliği seçmekti. ;Ignorance is bliss, cehalet erdemdir felsefesinin ta kendisiydi.

Bilinci hayli yüksek bir insan gibi TV izlemekten vaz geçmiştim. Zaman kaybı ve mutsuzluk ve hatta ahlaki çüküntü sebebiydi. Gördügümüz herşeyi istememize ve hatta kendi gerçeklerimizle örtüştürmeye çalışmamıza neden oluyordu.

kaç kaç nereye kadar? Emperyalizmden kaçılmaz hele ki içinize bi girmeyiversin exorcist gelse çıkaramaz.

Netçe itibariyle, ne zengin koca ne bohem hayatı. Hiçbiri fayda etmedi. basçam istifayı da sora nolcam???????????*





10 Ağustos 2009 Pazartesi

anne ben edie oldum










Kendimi edie sanıyorum.

En son nokta, bir aksam yemeği rezervasyonu yaptırırken telefondaki kişiye adımı edie olarak vermem oldu. Kaç zamandır söylüyorum karaktersizim diye, ama herkes hakaret addedip konduramıyordu. Meğer karaktersiz değilmişim de kişilik bölünmesine uğramışım. Öyle bölünerek çoğalan bi kişiliğim varmış.
Peki çok karakter hiç karakter midir?Ne bileyim, bilsem bölmezdim kendimi durduk yerde herhalde...


Edie'me gelelim. Aramızdaki ortak bir çok noktadan birisi soyunun İngiliz Kraliyetine dayanması. Benimkisi de bilindiği üzere Viking Kraliyetine dayanıyor ( ne zamandır o kadar zorluyorum ki az kaldı dayanacak.. ha gayret...)

20.04.1943 doğumlu.1971de 28 yaşındayken ölmüş. Şu an itibari ile 1 sene fazla yaşamış bulunmaktayım kendisinden(ay yaşım çıkmaz mı ortalara) Harward mezunu. daha okul bitmeden anorexia olduğu, antidepresanların dibini gördüğü söylenir.Siyah külotlu çorapları en sevdiği kıyafetiymiş ve hatta genelde pek de giyinmezmiş....

Andy Warhol isimli utanmaz , şahsiyetsiz adamın ilham perisi olarak bilinir. Oysa Andy bu kızcağızın parası, güzelliği, zerafeti dahil iliğine kadar sömürmüştür.
1965 de tanışmış bu Andy insanıyla sevgili Edie. Andy de o zaman Fabrika adını verdiği batakhaneyi yeni kurmuş. Her tür rezilliğin döndüğü bu mekanda bi sürü film çekmiş Edie ile Andy insanı.

Kendisine istediğiniz kadar gıcık olunsun, popüler kültür mantarı kafasını koparasımız gelsin..... yadırganamayacak bir gerçek var ki adam işini biliyor....Filmler iyi , eleştiriler yerinde, popülarite tavan...fakat egosu da bi o kadar karanlık ve derin. Bu kızı bu denli harcamasa severdim bile kendisini.(belki)


Bizim kız Bob Dylan ile fingirdeşmeye, Bob da Andy ile hırlaşmaya başlayınca fabrikadan atılmış Edie...Ha bu arada Bob Dylan da inadına gidip başka bi kızla (Sara Lownds) evlenmesin mi? Göt gibi ortada kalmak diye buna denir işte.(ha sonradan bunlar da boşandı, noldu iyi mi ettin şimdi Bob? neymiş gizli törenle ağaç altında evlenmişler. incir agacı mıydı acaba?)


Sonrası Edie'nin Chelsea hotel günleri. Junkie'lik de fabrikadan kalma bi alışkanlık. Ruh hastası babadan da para kesilince anorexia nın da dibine vurmuş kendisi..
aynen şarkıdaki gibi:

And nobody has ever taught you how to live on the street
And now you find out you're gonna have to get used to it


Rehab günleri ve kocası Michael Brett Post.ile tanışması 1969..hayatının son günlerinde ayık ve temizmiş.... Her junkie gibi overdose'den mi, drug abuse'den mi yoksa son haddine gelmesinden mi öldü bilinmez ama kocasının yanında uyurken ölmüş...

California'da mezarı...

Andy "
I always thought I'd like my own tombstone to be blank. No epitaph, and no name. Well, actually, I'd like it to say "figment." demiş...

Edie ninkinde şöyle yazılı: Edith Sedgwick Post - Wife Of Michael Brett Post 1943-1971



When you got nothing, you got nothing to lose................


Bob Dylan'ın diğer Edie şarkıları: just like a woman; Leopardskin Pillbox hat ve tabi ki: like a rolling stone...